TV`de dizi arası reklamlara bakarken bir soru yöneltti on iki yaşındaki oğlum: "Reklamı yapılan her şey yabancı, Türk mallarının reklamı yapılmıyor mu?" O zamana kadar dikkat etmemiştim, dizi yeni bir reklam kuşağına girince beraber izledik ve saydık reklamları, sonra ilginç bir sonuca ulaştık. Reklamı yapılan on beş üründen sadece üçü yerli, on ikisi yabancı patentliydi.
Birkaç hafta önce öğrencilerim ekonomik krizle ilgili görüşlerimi sormuşlardı ve onlara ellerindeki kalem ve silgilerin markalarına bakıp Türk malı kalemi ve silgisi olanların bana bildirmesini söylemiştim. On sekiz kişilik sınıfta Türk malı kalem ve silgiye sahip bir öğrenci çıkmamıştı.
İşte asıl kriz budur. Ekonomik krizin asıl kaynağı da budur. Ülkem bir kalemi, silgiyi dahi üretmiyorsa, milletim ucuz diye Çin malı eşyaya yöneliyor ve bunun sonunda da üretim yapan atölyelerim, fabrikalarım kapanıyorsa kriz kaçınılmazdır.
1980 yılında orta okula başladığımda Almanya`da işçi olarak çalışan babam ilk çocuğunun orta okula başlaması ve artık takım elbise giyecek bir delikanlısının olması heyecanıyla bir elbiselik kumaş göndermişti Almanya`dan. Kumaşı terzi ahbabımıza götürdüğümüzde terzi kumaşı şöyle bir incelemiş, markasına bakmış, sonra da aynı kumaşı kendi rafından indirip tezgaha önümüze koymuş ve şöyle demişti: Kumaşta dünyanın en iyi ülkesi Türkiye`dir. Bakın bu iki kumaş aynı. Bunlar .... fabrikasında üretiliyor. Almanya bunu bize kendi markasıyla yaptırıyor. Sonra da bize yüksek fiyatla satıyor."
Bir zamanlar bir numara olduğumuz tekstilde Çin`in esiri olduk. Pamuk ve yün diyarı olan ülkemizde tekstil fabrikaları üçer beşer kapanıyor.
Sadece bu mu? Şekeri, buğdayı, mısırı dışarıdan alır hale geldik. Mercimeğin Amerika`dan geldiğini biliyor muydunuz? Bir zamanların tarım ülkesi olan, tarımda kendi kendine yeten bir ülkeyiz diye övünen Türkiye`nin geldiği noktaya bakınız.
Sanayi`de de gün gittikçe yok oluyoruz. Çin malı oyuncaklar hem de adi oyuncaklar dolduruyor oyuncakçılarımızın raflarını ve Türk malı oyuncak bulmanız mümkün değil artık. Şöyle bir dolaşın pazarı, araştırın ürünlerin menşeini, göreceksiniz yabancı istilasına uğradığımızı. Küçücük bir kürdanı bile Çin`den alıyoruz.
Yerli malı haftası sadece hafta olarak kalıyor. Bir de okullarda masaların üzerine yığılan ve yendikten sonra bir anlam ifade etmeyen elma, portakal, pasta, kek vsden ibaret.
Üretmeyen, buna karşılık çılgınca tüketen bir toplum olduk. Bize reklam diye dayatılan on beş ürünün on ikisi yabancıysa daha ne diyelim.
Birkaç hafta önce öğrencilerim ekonomik krizle ilgili görüşlerimi sormuşlardı ve onlara ellerindeki kalem ve silgilerin markalarına bakıp Türk malı kalemi ve silgisi olanların bana bildirmesini söylemiştim. On sekiz kişilik sınıfta Türk malı kalem ve silgiye sahip bir öğrenci çıkmamıştı.
İşte asıl kriz budur. Ekonomik krizin asıl kaynağı da budur. Ülkem bir kalemi, silgiyi dahi üretmiyorsa, milletim ucuz diye Çin malı eşyaya yöneliyor ve bunun sonunda da üretim yapan atölyelerim, fabrikalarım kapanıyorsa kriz kaçınılmazdır.
1980 yılında orta okula başladığımda Almanya`da işçi olarak çalışan babam ilk çocuğunun orta okula başlaması ve artık takım elbise giyecek bir delikanlısının olması heyecanıyla bir elbiselik kumaş göndermişti Almanya`dan. Kumaşı terzi ahbabımıza götürdüğümüzde terzi kumaşı şöyle bir incelemiş, markasına bakmış, sonra da aynı kumaşı kendi rafından indirip tezgaha önümüze koymuş ve şöyle demişti: Kumaşta dünyanın en iyi ülkesi Türkiye`dir. Bakın bu iki kumaş aynı. Bunlar .... fabrikasında üretiliyor. Almanya bunu bize kendi markasıyla yaptırıyor. Sonra da bize yüksek fiyatla satıyor."
Bir zamanlar bir numara olduğumuz tekstilde Çin`in esiri olduk. Pamuk ve yün diyarı olan ülkemizde tekstil fabrikaları üçer beşer kapanıyor.
Sadece bu mu? Şekeri, buğdayı, mısırı dışarıdan alır hale geldik. Mercimeğin Amerika`dan geldiğini biliyor muydunuz? Bir zamanların tarım ülkesi olan, tarımda kendi kendine yeten bir ülkeyiz diye övünen Türkiye`nin geldiği noktaya bakınız.
Sanayi`de de gün gittikçe yok oluyoruz. Çin malı oyuncaklar hem de adi oyuncaklar dolduruyor oyuncakçılarımızın raflarını ve Türk malı oyuncak bulmanız mümkün değil artık. Şöyle bir dolaşın pazarı, araştırın ürünlerin menşeini, göreceksiniz yabancı istilasına uğradığımızı. Küçücük bir kürdanı bile Çin`den alıyoruz.
Yerli malı haftası sadece hafta olarak kalıyor. Bir de okullarda masaların üzerine yığılan ve yendikten sonra bir anlam ifade etmeyen elma, portakal, pasta, kek vsden ibaret.
Üretmeyen, buna karşılık çılgınca tüketen bir toplum olduk. Bize reklam diye dayatılan on beş ürünün on ikisi yabancıysa daha ne diyelim.